ÇıLqın GençLik
  FıkraLAr
 
En Pahalı Papağan Adamın biri, papağan almak ister. Gittiği dükkândaki papağanları sırayla inceler.1.kafeste rengarenk, pırıl pırıl tüyleri olan papağanı beğenir. Etiketinde 5.000 dolar yazılıdır. - Dükkan sahibine sorar. “Bu kuş niye bu kadar pahalı?” - Dükkan sahibi “Bu papağan tam 7 dil biliyor, onun için”. Adam başka bir kafeste bembeyaz şahane bir kuş daha görür. Hem de 10.000 dolarlık. Yine sorar. Meğer bu kuş anayasayı ezbere okurmuş da ondan. Adam bir bakar en köşede ki kafeste, tüyleri dökülmüş ve kararmış yaşlıca bir kuş var. Ama o da ne tam 50.000 dolar. Peki der bu perişan haldeki kuşun nesi var. - Dükkan sahibi “ Vallahi birader, bu kuşun nesi var biz de bilmiyoruz. Ama öteki papağanlar sabahları buna günaydın üstat diyorlar.” Bir iyi,bir kötü Bir gün Tanrı Âdem’e gelir ve "Sana bir iyi bir de kötü haberim var" der. - Âdem "O zaman önce iyi haberleri ver" der. - Tanrı açıklamaya başlar, "Sana iki yeni organ vereceğim. Birinin adı Beyin. Yeni şeyler yaratmanı, problemleri çözmeni, Havva ile zeki ve zevkli sohbetler etmeni sağlayacak" der. Vereceğim ikinci organın adı ise henüz belli değil. Bu sana inanılmaz zevk verecek, üremeni sağlayarak dünyanın nüfusunu arttırmaya yarayacak, Havva'yı çok memnun edebileceksin, sana daha da âşık olacak" der. - Âdem çok heyecanlanır, "Bunlar harika hediyeler. Böyle güzel iki haberden sonra hangi haber kötü gelebilir ki?" diye sorar. -Tanrı Adem'e üzüntü içinde bakar ve "Bu iki organı asla aynı anda kullanamayacaksın!" der. Akşehir'e Gelen Papazlar Bir gün üç papaz gelmiş Akşehir'e. Sohbet sırasında Nasrettin Hoca'ya sorular sormuş papazlar. Bir ara papazlardan biri: - Hoca Efendi,dünyanın tam orta yeri neresidir? Nasrettin Hoca eşeğinin ön ayağının bastığı yeri göstererek: - İşte tam burasıdır, papaz efendi, diye yanıtlamış adamı. Papaz gülmüş: - Nereden bildin hoca Efendi orası olduğunu?diye sormuş. Nasrettin Hoca'da gülmüş: - İnanmazsan ölç diye yanıtlamış papazı. Eşeği Çaldırmak Nasrettin hoca,eşeğini çaldırınca çırpınıp bağırmaya,çevresini aranmaya başlamış.Kendisini bu halde gören kadı sormuş ona: -Eşeği kime, nasıl çaldırdın? Nasrettin hoca,şöyle bir ters ters bakmış kadıya. Sonra da yanıtlamış onu : -Bu soruların cevabını bilseydim zaten aramazdım... İnşallah Nasrettin Hoca bir gün hanımına: “Hanım yarın yağmur yağarsa evde kalacağım, eğer yağmazsa ormana odun kesmeye gideceğim” demiş. Hanımı “İnşallah de bey belli olmaz” demiş. Hoca da kızarak “İnşallahı maşallahı mı var hanım yağarsa evde kalırım yağmazsa oduna giderim demiş.” Hanımın içine sinmemiş ama susmuş. Ertesi gün hava güzelmiş ve Nasrettin Hoca ormana gitmiş. O gün de oraya başka ülkeden gezmeye gelen bunun yanında haydutlukta yapan adamlar gelmiş. Nasrettin Hoca'yı almışlar bize rehber ol diye diyar diyar gezdirmişler. Eşeğini falan da almışlar. Birkaç hafta sonra Hoca yorgun argın, üst baş perişan evine gelmiş ve kapıyı çalmış. Hanımı “Kim o? diye sormuş. Hoca da: -İnşallah Nasrettin Hoca hanım... inşallah Nasrettin Hoca... Eski Eserlerin Bedeli Bir Amerikalı, Fransa da çok eski bir şatoyu ziyaret ediyordu.Bir demir kapı önünde hayran hayran duran milyoner seyyah: "Bu kapıyı mutlaka Amerika'ya götürmeliyim,dedi. Nedir bunun bedeli?" Bu sonradan görmüşün karşısında öfkelenen Fransız müze memuru şöyle cevap verdi: "İki bin sene." Halı Vakti zamanında İstanbul'da bir şeyh varmış. Şeyh hazretleri günlerden bir gün müritlerinden birini yanına çağırmış: -Bak oğlum burada iki halı var. Bu halıları al Bağdat'ta bizim Şeyh Kasım'a ver. İstanbul nire Bağdat nire? Tren yok,otobüs yok,kamyon yok,fakir müridin altında at yok,eşek yok,cebinde de para yok. Düşmüş yayan yapalak yollara. Git ha git. Bağdat yolu bu biter mi? Üstte yok başta yok,aç bi ilaç Adana'ya kadar gelmiş. Orada pes etmiş. Sıcaktan bir kenara kıvrılıp başlamış düşünmeye.Yolu yarılamış ama bundan sonra ne olacak? Birden yüreğine bir şeytan girmiş. -Ulan şu halıların birini satsan ne olur? Bağdat'taki şeyh ne bilecek kendisine iki tane halı gönderildiğini? Bizim şeyhi ne zaman görecek? Halının birini satar,birini de kendisine veririm olur biter. O zamana kadar kim öle kim kala? Olur mu olur. Kaptığı gibi halıları koşmuş Adana çarşısına, üç aşağı beş yukarı pazarlık,satmış halının birini koymuş paraları cebine,bir güzel karnını doyurmuş,geceyi handa geçirmiş ertesi günde bir at alıp yola çıkmış. Bağdat'a varmış,Şeyh Kasım'ı sormuş,tekkeyi göstermişler,kapıyı çalıp huzura varmış,el etek öpüp halıyı uzatmış: -Ya şeyh hazretleri bu halıyı size İstanbul'dan şeyhim Abdulmuttalip hazretleri gönderdi. Şeyh Kasım halıyı almış yere sermiş,pek beğenmiş."Zahmet oldu demiş, Şeyhe bir teşekkür edeyim" Dönmüş yanındaki dolabın kapısının açmış seslenmiş: -Ya şeyh Abdulmuttalip,ya şeyh Abdulmuttalip. Mürit şaşkın şaşkın bakarken dolaptan ses gelmiş: -Buyur şeyh Kasım hazretleri. Aaaa İstanbul'daki şeyhin sesi. Şeyhim lütfedip bir halı göndermişsiniz, çok teşekkür ederim.Allah senden razı olsun ! Dolaptan ses gelmiş ben o kerataya iki tane halı vermiştim, sor bakalım öbürünü ne yapmış? Bunu duyar duymaz zavallı mürit ok gibi yerinden fırlamış,dolaba koşup bağırmış: -Ulan madem birbirinize bu kadar yakınsınız,konuşuyorsunuz da,beni ne diye buralara kadar yolladın? Biriniz uzatıp biriniz alsaydınız ya" İtalya Gezisi Akbulut İtalya'ya davet edilmiş.İkili temaslar v.s den sonra da bu tarih, kültür, doğa zengini ülkeyi görmek istemiş.Türkiye'ye döndüğünde havaalanında sormuşlar: -"İtalya'yı nasıl buldunuz efendim?" Akbulut canı sıkkın bir halde iç geçirerek cevap vermiş: -"Hiçbir şeye benzemiyor kardeşim.Roma dedikleri harabelik mezbelelik bir yer.Venedik'i ise gezemedik,çünkü her yeri sular basmıştı. Sadece Genç Kızılderili isim değişikliği için mahkemeye başvurur.Duruşma sırası gelir.Hakim,"İsmin ne "diye sorunca,Kızılderili mahcup bir ifadeyle başlar söylemeye: "Seher vakti vadileri çınlata çınlata uluyan siyah kuyruklu beyaz köpek." Hakim bu kez, "Peki ne olmasını istiyorsun" diye sorar ve şu yanıtı alır : "Sadece kuçu kuçu." Fotoğraf Mussolini savaş raporlarını renkten renge girerek okuyordu.Bir ara başını kaldırdığında gözü duvarda asılı duran portresine ilişti.Gözünü kırparak sordu: -"Bu gidişle halin ne olacak?" Duvarda asılı duran fotoğraf cevap verdi: -"Ne olacak beni indirip,seni asacaklar Öğünme Tanınmış bir doktor bir toplulukta öğünüyordu: -Hastalarım beni çok severler. Orada bulunan bir nüktedan tasdik etti: -Sevmekte söz mü,sizin için hayatlarını feda edenler bile olmuştur Rekor Üzerine Ünlü bir atlet,hasta olmuş yatıyordu.Doktor bir aralık koltuğunun altındaki termometreyi çıkartıp okudu ve karısına dönerek:" Merak edilecek bir şey yok" dedi. Bu esnada hasta atlet gözlerini aralayıp sordu: -"Ateşim kaç doktor bey?" Atlet merakla tekrar sordu: -"Dünya rekoru kaçtı Sürpriz Bir adam tanınmış yazarlardan birinin çalıştığı gazeteye gider,kendisine kitaplarından birini uzatır: -"Üstad lütfen şunu imzalar mısınız? Karım eserlerinize bayılır.Bugün onun doğum günüdür.Ona hediye edeceğim." Bu sözlerden duygulanan yazar hemen kitabı imzalar ve: -"Karınıza sürpriz mi yapacaksınız" diye sorar. Adam gülümser: -"Evet efendim.Bu gerçek bir sürpriz olacaktır ona.Çünkü o bir kürk manto bekliyordu Tanır mısın? Haccacı Zalim,Abdullah Bin Ziyad'ı şehit ettikten sonra Medine'ye gelmiş.Bu vakıa için herkesin ne söylediğini anlamak üzere kılık değiştirmiş ve halk arasında dolaşmaya başlamış.Bir gün ihtiyar bir bedeviye rastlayıp sormuş? -Ya şeyh Medine'de ne var ne yok? -Sorma halimiz pek yaman. -Ne oldu? -Ne olacak Abdullah Bin Ziyad'ı şehit ettiler. -Kim etti? -Haccac denilen o zalim o Allah'ın belası etti. -Sen Haccacı görsen tanır mısın? -Hayır. -İşte Haccac benim. -Peki sen beni tanır mısın? -Hayır. -Ben de,Beni Amir kabilesinden bir divaneyim ki; ne söylediğimi ne yaptığımı bilmez,işte böyle saçmalar gezerim.
 
  Bugün 9 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!

Fbml Kod Arşiv - Radyo Ekle
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol